Türk Nöroşirürji Dergisi 2014 , Vol 24 , Num 3
Prolaktinoma ve Cerrahi Tedavisi
Necmettin TANRIÖVER1, Ömür GÜNALDI2, Seçkin AYDIN1
1İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Nöroşirürji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
2Prof. Dr. Mazhar Osman Bakırköy Ruh Sağlığı Hastalıkları EAH Nöroşirürji Kliniği, İstanbul, Türkiye

Özet

Hipofiz adenomları primer intrakraniyal tümörlerin yaklaşık %15’ini oluşturur. Tüm hipofiz adenomlarının %40’ından sorumlu laktotrof adenomlar (prolaktinomalar), endokrin aktif hipofiz adenomları içinde en sık görülen grubu meydana getirir. Prolaktinoma sağaltımında medikal ve cerrahi tedavilerin hemen hemen eş etkinliğe sahip olması klinisyenleri çoğu zaman zor bir seçimle karşı karşıya getirir ve bu nedenle diğer hipofiz adenomlarından ayrılmaktadır. Klinik olarak hipogonadizm, infertilite ve galaktore ile birlikte gonadal steroidlerin azalmasına bağlı kemik kaybına sekonder spinal kemik dansitesinde geri dönüşsüz azalma gözlenebileceği gibi, bir kısım hastada prolaktinoma asemptomatik seyredebilir. Semptomatik prolaktinomanın dopamin agonistleri ile tedavisi çoğunlukla prolaktin değerlerini düşürüp, tümörde küçülmeye ve gonadal fonksiyonların düzelmesine neden olur. Bu nedenle kabergoline tedavisi semptomatik prolaktinomalar için öncelikli önerilen tedavi olarak kabul edilmektedir. Uygun doz (maksimum tolere edilebilen doz) ve süre ile dopamin agonist tedavisi kullanmasına rağmen prolaktin değerleri normal seviyelere gerilemeyen ve/veya tümör hacminde %50’den az küçülme gözlenen hastalar “ilaca dirençli prolaktinoma” kabul edilip cerrahi uygulanmalıdır. Ayrıca standart dopamin agonist tedavisi ile fertilite sağlanamayan hastalarda “ilaca dirençli prolaktinoma” olarak kabul edilmeli ve cerrahi tedavi gündeme gelmelidir. Klinisyenler “dopamin agonistlerine dirençli prolaktinoma” olgularında ve yüksek doz kabergolin tedavisini tolere edemeyen olgularda transsfenoidal cerrahi önermelidir. Transsfenoidal yaklaşımlar içinde endoskopik endonazal transsfenoidal (EETS) yaklaşım, mikrocerrahiye oranla daha iyi cerrahi görüş alanı sağlayarak elde ettiği daha iyi remisyon ve daha az komplikasyon oranları nedeniyle gittikçe artan sıklıkla kullanılmaktadır. Prolaktinoma olgularında cerrahi yaklaşım EETS cerrahisinin yaygın kullanımı ve bu alanda artan tecrübe ile yeniden şekillenmektedir. Büyük, invaziv ve 4 cm’den büyük dev prolaktinomalarda EETS’nin etkinliğinin ortaya çıkması ile konvensiyonel transkraniyal girişimlerin yeri tartışmalı hale gelmiştir. Medikal tedavi ve cerrahi tedavi ile başarılı olunamayan rezidü ve/veya nüks adenomlarda tekrar cerrahi söz konusu değil ise radyoterapi uygulanabilir. Radyoterapi seçenekleri arasında günümüzde en çok tercih edilen yöntem stereotaktik radyocerrahidir. Medikal ve cerrahi tedaviler ile başarılı olunamayan saldırgan veya malign prolaktinomalarda metilguanin-DNA-metiltransferaz ekspresyonundan bağımsız olarak temozolomid denemelidir.