Özet
Hipofiz adenomları primer intrakraniyal tümörlerin yaklaşık %15’ini oluşturur. Tüm hipofiz adenomlarının %40’ından sorumlu laktotrof
adenomlar (prolaktinomalar), endokrin aktif hipofiz adenomları içinde en sık görülen grubu meydana getirir. Prolaktinoma sağaltımında
medikal ve cerrahi tedavilerin hemen hemen eş etkinliğe sahip olması klinisyenleri çoğu zaman zor bir seçimle karşı karşıya getirir ve bu
nedenle diğer hipofiz adenomlarından ayrılmaktadır. Klinik olarak hipogonadizm, infertilite ve galaktore ile birlikte gonadal steroidlerin
azalmasına bağlı kemik kaybına sekonder spinal kemik dansitesinde geri dönüşsüz azalma gözlenebileceği gibi, bir kısım hastada prolaktinoma
asemptomatik seyredebilir. Semptomatik prolaktinomanın dopamin agonistleri ile tedavisi çoğunlukla prolaktin değerlerini düşürüp, tümörde
küçülmeye ve gonadal fonksiyonların düzelmesine neden olur. Bu nedenle kabergoline tedavisi semptomatik prolaktinomalar için öncelikli
önerilen tedavi olarak kabul edilmektedir. Uygun doz (maksimum tolere edilebilen doz) ve süre ile dopamin agonist tedavisi kullanmasına
rağmen prolaktin değerleri normal seviyelere gerilemeyen ve/veya tümör hacminde %50’den az küçülme gözlenen hastalar “ilaca dirençli
prolaktinoma” kabul edilip cerrahi uygulanmalıdır. Ayrıca standart dopamin agonist tedavisi ile fertilite sağlanamayan hastalarda “ilaca
dirençli prolaktinoma” olarak kabul edilmeli ve cerrahi tedavi gündeme gelmelidir. Klinisyenler “dopamin agonistlerine dirençli prolaktinoma”
olgularında ve yüksek doz kabergolin tedavisini tolere edemeyen olgularda transsfenoidal cerrahi önermelidir. Transsfenoidal yaklaşımlar
içinde endoskopik endonazal transsfenoidal (EETS) yaklaşım, mikrocerrahiye oranla daha iyi cerrahi görüş alanı sağlayarak elde ettiği daha iyi
remisyon ve daha az komplikasyon oranları nedeniyle gittikçe artan sıklıkla kullanılmaktadır. Prolaktinoma olgularında cerrahi yaklaşım EETS
cerrahisinin yaygın kullanımı ve bu alanda artan tecrübe ile yeniden şekillenmektedir. Büyük, invaziv ve 4 cm’den büyük dev prolaktinomalarda
EETS’nin etkinliğinin ortaya çıkması ile konvensiyonel transkraniyal girişimlerin yeri tartışmalı hale gelmiştir. Medikal tedavi ve cerrahi tedavi ile
başarılı olunamayan rezidü ve/veya nüks adenomlarda tekrar cerrahi söz konusu değil ise radyoterapi uygulanabilir. Radyoterapi seçenekleri
arasında günümüzde en çok tercih edilen yöntem stereotaktik radyocerrahidir. Medikal ve cerrahi tedaviler ile başarılı olunamayan saldırgan
veya malign prolaktinomalarda metilguanin-DNA-metiltransferaz ekspresyonundan bağımsız olarak temozolomid denemelidir.