Yöntem: Serebral toksoplasmozise yaklaşımların gözden geçirilmesi amacıyla güncel literatür taranmıştır.
Bulgular: Bilinç bulanıklığı ve sağ yanlı güçsüzlük şikayetinin gelişmesi üzerine acil servise getirilen 43 yaşında kadın, bilinen ek hastalığı saptanmamış, acil servisteki muayenesinde GKS 2/5/2 ,DIR+/+,sağ yan 2/5 , sol yan 4/5 kuadriparetik olarak değerlendirilmiştir. Laboratuvar testlerinde özellik saptanmamıştır. Kraniyal MRda beyin sapı, bilateral serebral hemisfer parankiminde bazal ganglion ve korpus kallozum genu ağırlıklı olarak kontrastlanan multipl lezyonlar izlenmiştir. Görünümün, fırsatçı enfektif süreçler yanında primer malignite öyküsü varsa metastatik süreçler açısından anlamlı olabileceği tarafımıza iletilmiştir. Ancak hastanın güncel PET-BTsinde malignite açısından anlamlı odak saptanamamıştır. Bu sebeple hastaya HIV serolojisi ve PCR da dahil olmak üzere, bir dizi laboratuvar testi uygulanmıştır. Takibinde HIV pozitifliği saptanan hasta opere edilmiş, lezyonlardan örnekler alınmış, patoloji ve mikrobiyolojiye gönderilmiştir. Postoperatif dönemde nörolojik muayenesinde değişiklik olmamakla beraber, septik tabloyla karşılaşılmıştır, ampirik antibiyoterapi başlanan hasta, 2 gün içinde şok tablosuyla kaybedilmiştir.
Sonuç: Serebral toksoplasmozisin klinik karakteristiği fokal nörolojik defisitler ve sıklıkla bazal ganglionlarda etrafı kontrastlanan lezyonlarladır. Klinik ve nöroradyolojik manifestasyonlar oldukça çeşitlidir. Biyopsi genellikle 10-14 gün antiparazitik tedaviye rağmen iyileşme sağlanamayan hastalar için düşünülmektedir, erken dönemde beyin biyopsisi ise alternatif tanılar için şüphe oranı yüksekse düşünülmelidir.
Tartışma: Serebral toksoplasmozis HIV+ hastalarda ekspansif beyin lezyonlarının en sık sebebidir ve yüksek mortalite ve morbiditeye sebep olmaktadır. Erken klinik tanı ve tedavi, mortalite ve morbiditeyi azaltan en önemli faktör olarak gözükmektedir.
Anahtar Kelimeler :