Özet
Torakal disk hernisi nadir bulunan ve çoğu zaman asemptomatik bir patolojidir. Asemptomatik olmaları nedeniyle genellikle tanı
konulması gecikmektedir. Bu da disk hernilerinin volümünün artmasına ya da kalsifiye olmalarına sebeptir. Toplumda erkekleri
kadınlardan daha sık etkilediği ve 30 ve 50 yaşları arasında pik yaptığı bilinir. Sıklıkla alt torakal bölgeleri etkilerler. Spinal cerrahlar
açısından tedavisi ve cerrahisi zorlu olan bu patolojiler için değişik yaklaşımlar uygulanmıştır. Laminektomi ile başlayan süreçte
sonuçların olumsuz olması, cerrahları daha lateralden giriş yolları aramaya itmiştir. Günümüz şartlarında uygulanan posterolateral
girişimler sayesinde morbidite oranları gittikçe azalmaya başlamıştır. Genel olarak hangi girişimin tercih edileceği cerrahın
tecrübesine, disk hernisinin lokalizasyonuna, disk hernisinin kalsifiye olup olmamasına ve hastanın genel durumuna bağlıdır. Bütün
yaklaşımların birbirine karşı avantajları ve dezavantajları vardır. Genel olarak daha geniş görüş alanı sağlayan yaklaşımlar daha invazif
yaklaşımlardır. Postoperatif morbidite ile karşılaşılma ihtimali daha fazladır. Yaklaşımın görüş alanı daraldıkça hastanın hastanede
kalma süresi kısalır ve postoperatif dönem daha konforlu geçebilir. Genellikle geniş tabanlı kalsifiye disklerde anterior yaklaşımlar
önerilir. Posterolateral yaklaşımlar farklı görüş alanları sağlasa da genellikle parasantral, foraminal disk hernilerinde endikedir.
Teknolojinin gelişmesi ve cerrahların daha tecrübelenmesi nedeniyle daha minimal invazif posterolateral yaklaşımlar da görülmeye
başlanmıştır. Yazımızda posterolateral yaklaşımlardan transpediküler, kostatransversektomi, transfaset, lateral ekstrakaviter ve
transforaminal yaklaşımları anlatmaya çalışacağız.