Türk Nöroşirürji Dergisi 2010 , Vol 20 , Num 1
Editöre Mektup
Serdar KABATAŞ1, Özlem YILDIZ2, Cem YILMAZ3, M. Nur ALTINÖRS4
1,3,4Başkent Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
2Kocaeli Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı, Kocaeli, Türkiye

Giriş

Sayın Editör,

Türk Nöroşirürji Dergisi'nin 2009 (Cilt 19, Sayı 2) sayısında yayınlanan Ökten ve arkadaşlarının “Postravmatik Mutizm: İki Olgu” adlı olgu sunumlarını ilgi ile okuduk (9). Arka çukur cerrahisinin nadir, ancak şiddetli morbiditelerinden biri olarak kabul edilen serebellar mutizm; ender olarak cerrahi dışı etkenlerden sonra da ortaya çıkabilmektedir (5,8,10-12). Bu nedenle, posttravmatik olarak ortaya çıkan bu tablonun iki olgu üzerinden tartışılarak yazın bilgilerine kazandırılması oldukça anlamlıdır. Ancak yazın bilgileri gözden geçirildiğinde tam düzelmenin yazarların bildirdiği gibi birkaç ay içinde oluşmayabileceği, uzun dönem takip çalışmalarında dizartrik konuşmanın bir yıldan uzun süre devam ettiği vurgulanmalıdır (1,3,4). Serebellar mutizm ve takip eden dizartrinin geçici bir durum olduğuna inanılması konuşma ve dile yönelik rehabilitasyon desteğinin gerekliliğini göz ardı edebilir.

Ayrıca bilişsel ve davranışsal sorunlar ortaya çıktığında bromokriptin, antikolinerjik ajanlar, modafinil, metilfenidat ve atomoksetin gibi farmakolojik tedavilerin de etkili olduğunu bildiren yayınlar bulunmaktadır (2,6,7,13). Özellikle çocukluk döneminde ortaya çıkan bu tabloda cerrahi girişim ya da nöroşirürjikal tedavi yaklaşımları sonrasında uzun dönem takiplerin önemli olduğu, ortaya çıkan konuşma bozuklukları ve bilişsel-davranışsal sorunlar açısından multidisipliner yaklaşımlarla çocukların yaşam kalitelerinin arttırılabileceği unutulmamalıdır.